1 Ocak 2010 Cuma

Bafa Gölü-Heraklia Fantastik bir dünya



Satırlarıma yeni yılda sağlık ve mutluluklar
dileyerek başlıyorum.Dün sabah erkenden yeni
yılı Datça Cumhuriyet meydanında Datça'lılarla
birlikte karşılamak amacıyla İzmir'den yola
çıktım.Güzergah olarak kendime Söke-Milas
yolunu seçtim.Karya kentlerini geziyorum ya;
amacın Labranda'yı gezmek,hava da çok güzel.
İyon kentlerinin tabelalarını görüyorum,Karya'dan
sonra amacım 12 iyon kentini gezmek.Bafa gölü
görünüyor,bir ada'ya rastlıyorum;üstünde tarihi
eserler var.Durdum fotoğraflarını çektim,sonra yola
devam,biraz yavaş gidiyorum,bir5 şeyler kaçırmamak
için.Neyse bir ara Heraklia 10 km yazan antik kent
tabelasını görünce dur şuraya bir bakayım sonra
Labranda'ya giderim dedim ve girdim yola.Tabii ben
burasının bu kadar geniş bir antik kent olacağını
nerden bileyim.Bir köyden geçtikten sonra 2. köy
Heraklia'nın üzerine kurulmuş.Bu gece yeni yıl
olduğu için kapı da görevli falan yok,giriş ücretli
imiş,benim zaten müze kartım var.Arabamı park ettim,
heyacanla sağa sola bakıyorum,puslu bir hava var sanki
fantastik filimler çevrilen bir stüdyodayım.İnanılacak
gibi değil,o kadar antik kent gezdim bu büyüyü hiç
birinde bulamadım.Öyle bir doğa var ki çevrede ve bu
doğayla bütünleşmiş bir antik kent.O zamanları hayalimde
canlandırmaya çalıştım,burçlardan gölün görünüşü,
bambaşka.Heraklia eskiden deniz kenarında imiş,Büyük
Menderes neğrinin alüvyonları körfezi doldurarak Bafa
gölünü oluşturmuş.Aşağıda bir ada ve üzerinde Manastır
olduğu söylenen yapılar var oraya gittiğimde sahildeki
beyaz kumları görünce şaşırdım,deniz kenarı gibi,burada
suya girip,kumlarda güneşleniliyor.
Biraz önce çektiğim fotoğrafları bilgisayarıma yükler-
ken de gördüğüm gibi,yaşamımın en güzel fotoğraflarını
çektim diyebilirim.Antik kentin arkasında Beşparmak dağ-
ları(Antik adı Latmos)mağaralarla,çine çevresinde gördü-
ğümüz taşlarla dolu.Hertarafta doğanın kendi elleriyle
yaptığı heykeller.Buraları gezmek için burada konaklayıp
en az üç-dört gün kalmak lazım,köyde pansiyonlar var.
Köyde dedim Kapıkırı köyü daha önce de gezdiğim gibi;
antik kentin ortasına yapılmış,gezerken zor oluyor,
evlerin arasından,ahırlardan geçiyorsunuz.Ve antik bir
kenti değil de Büyük baş hayvan sergisini geziyor gibi
oluyor.En son tiyatroyu gezerken iki eşşek,bir kaç inek
ne işin var burada der gibi kötü,kötü baktılar.Diğer bir
hoş olmayan durum köy kadınlarının yaptıkları el işlerin-
den satmak için peşi sıra dolaşması.Turizm apayrı bir konu,
ne yazık ki incelikleri bilinmiyor.Bir şey satacağız diye
üstelemek turisti rahatsız ediyor,bu bir çok turistik yerde
böyle.Diğer bir üzüldüğüm nokta Heraklia daki kalıntılar,
tehlike altında,hiç bir sağlamlaştırma,onarım yok,en
küçük sallantıda bir çok kısım çökebilir.Hiç bir bilgi_
lendirme tabelası yok,neiş yaparlar anlayamadım.Nereyi
gezdiğini bilmeden dolaşıyorsun.Bu gezimi "gezdiğim
antik kentler "sayfamda ,kentle ilgili bilgiler
vererek anlatacağım.Bu sayfaya gezdiğim kentlerle ilgili,
bilgi ve fotoğrafları koyuyorum,bir kaç aydır hiç
bir şey koymadığım halde,bu sayfam çokça insan tarafından
ziyaret ediliyor.Diğer ayrıntı ve fotoğraflar için tıklayın.

Hiç yorum yok: