20 Nisan 2009 Pazartesi

Datça Hızırşah Kalesi


Bugün arkadaşım Tuğrul Hoca ile birlikte büyülü
bir dünyaya yolculuk yaptım.Bu satırları yazarken
hala etkisinden kurtulmuş değilim.Masal kitapların-
daki hahramanlar gibi hissettim kendimi.Zorlu
bir yolculuk oldu ama değdi,Kısık gezimde Hızırşah
Kalesinden bahsetmiştim,ogün bayağı yorulmuştuk ve
zaman ilerlemişti bir ileri zamanda bu kaleye çıkaca-
ğım diye yazmıştım,bugün oraya çıkmak nasip oldu.
Sabah Tuğrul hocamla buluşup dağın eteğine gittik.
Arabayı park ederken Hızırşahlı birisine rastladık,
biraz bilgi aldık,çünkü gelişigüzel çıkılacak bir
yer değil,köylüler "Yarık Dağ"diyor ben Nihat ağbi-
den dolayı Kral Dağı diyorum,çıkınca gördüm ki bu
dağa da bu yakışır.Neyse bayağı dik bir dağ,sandal
ağaçlarıyla,çalılarla,kayalarla zorlu bir çıkış.
Çıkmaya başlar başlamaz bunu hemen anladım,belki
binlerce yıl önce kullanılmış patika yolu kaybet-
memeye çalışıyoruz,inek dışkıları var onu takip
ediyoruz.Bize bilgi veren köylü ineklerin dağa
çıkarıldığından bahsetmişti,ilk duyduğumda bayağı
garip geldi,çıkarken zorlandıkça ineklere acıdık
durduk,ayakları yara olmuştur diye.Biraz çıkınca
muhteşem bir manzara belirmeye başladı,orkideler,
çeşit çeşit çiçekler,yeni filizler vermiş sandal
ağaçları arasında muhteşem bir yolculuk.Uzun zaman-
dır spor yapmadığımdam ben hemen şiştim,Tuğrul
hocam geyik gibi 50 m ilerimde yol alıyor.Benim
pil bitti dinleneceğim deyince mecburen o da benimle
mola verdi.Bu arada manzaranın ve etrafımdaki doğal
güzelliklerin tadını çıkarıyorum.Bol bol fotoğraf
çekiyorum.İkinci molada bir sesler yaklaştı,genç
birisi ve babası,genç"merhaba hocam dedi"askerden
yeni gelmiş okuttuğum öğrencilerden.Yolla ve dağdaki
kalıntılar hakkında bilgi verdiler,ineklerini dağın
tepesine çıkaran köylüler bunlardı.Bir tanesini
zor çıkarmışlar (omuzlarındaki kemendi göstererek)
sarnıçlar ile ilgili bilhgi aldık.Hadi hocam yolcu
yolunda gerek dedim biz de kalktık,onlar ineklerini
dağda bırakıp gidiyorlar, inekler kendi kendilerine
otluyorlar,sarnıçta su da var.
Yol bitmek bilmiyor ben enerjimi dikkatli kullanı-
yorum Tuğrul hocam yine önde.Fotoğraf falan çekerken
de biraz nefes almış oluyorum,hava da sıcak oldu.
Kalenin surlarına yaklaştık ama sarp kayalar var bu
kez.Daima yanlamasına bir yol izliyorsunuz,dimdik
çıkılmıyor.Kale duvarlarının üzerinden atlayarak
kaleye girmiş oldum,çok geniş bir alan daha önceki-
ler gibi daha küçük bir yer bekliyordum.Muhteşem bir
manzara her taraf ayaklarınızın altında,yarımadanın
üzerine uçaktan bakar gibi iki denizi de görüyorsu-
nuz,Ege ve Akdeniz.Bir çok yer uçurum,diğer yerlerde
surlar ve kulemsi kısımlar var.Kuzeyde Koca Dağ eliniz-
le dokunacak gibi yakın ve heybetli,bir yanda Karaköy,
Hızırşah,Reşadiye,İskele mah.Güneyde geçen sefer gezdi-
ğimiz kısık ve kartal vadisi,bütün yollar kuşbakışı,
uzaklarda Domuz çukuruna kadar her yer ,batıda mesudiye'
ye giden yollar,buraya bu kalenin neden yapıldığını
anlatıyor.Kalenin içinde sarnıçları aramaya başladık,
Batı kısmında dik bir uçurumun eşiğine gelince çan
sesleri duyuldu ve oraya baktığımızda Tuğrul Hocamla
şaşırdık kaldık.Önü dik kayalarla çevrili bir yamaç-
ta yüzlerce keçi otluyor,boydan hertaraf çiçek hemen
kameramı çıkarıp bu anı ölümsüzleştirdim.Bu arada
bir kayanın köşesinde ilk kez rastladığım bir çiçeği
de bulmuş olduk,fotoğraflarını görünce bana hak vere-
ceksiniz.İnekler bizi görünce biraz şaşırdı,ikisi
yatmış biri ayakta bizi takip ediyor.Biz bir kaç
adım atıncaya kadar keçiler de kaleye çıktılar,
şaşırdık tabii.Kalenin doğu tarafında sarnıçları
bulduk,sacayağı biçiminde üç sarnıç en alttakinde
su var,üstleri yıkılmış,bir tanesinin kapısı ve
kemerimsi kısmı duruyor.Bu tarafta yıkılmış yapı
enkazları var,üç tane yuvarlak fırına benzer kalın-
tılar var.Sarnıçlar bunlardan bayağı büyük,daha
önce gördüğüm sarnıç boyutlarında.Dönerken de bir
kaç yeni çiçek gördüm.Bir tanesini Tuğrul hocam
gösterdi;ulaşılmaz dik bir kaya kovuğunda vazoda
gibi sarkıyordu,morumsu bir çiçek,inanılmaz güzel-
likte.Kameramla zumlayarak görüntüleyebildim.Dağa
2,5 saatte tırmandık iniş daha kolay ama dikkat
istiyor,küçük bir hatada sakatlanmanız hiçten değil.
Ayak bileklerine çok iş düşüyor,şu an bile hertarafım
zonkluyor.Uzun yıllar önce avcılık bahanesiyle dağ-
larda çok gezdim,ne kadar yorgun olsam yine bir
dağa çıkarım,tabii sigara içmediğim için nefesim
kesilmiyor ama eskisi gibi genç değiliz,dikkatli
olmamız gerekiyor.
Tuğrul hocamın karnı acıktı acele etmemiz gerekiyor.
Dönerken Hızırşah'ın içinden geçerken arkadaşlar
seslenince kahvede bir çay içtik,tatlı bir sohbet
yaşadık.Anadolu insanının sıcaklığı,misafirperverliği,
içtenliği buralarda hala yaşıyor.Gezimle ilgili
fotoğraflarımı ve izlenimlerimi "adım adım Datça"
bloğuna yükleyeceğim,videolarda en kısa zamanda
web albümlerimde hazır olur.Gelecek gezimi
Şelaleler bulunan çok güzel bir yere yapmayı planlı-
yorum.Yarın dinlenirim ondan sonrası havaya kalmış.

4 yorum:

Apartman Balıkçısı dedi ki...

Hocam fotoğraflar henüz yüklenmemiş göremedim. Ama bunu okumak bile keyifliydi. Keşke fotoğrafları ayrı bir yerde yayınlamak yerine yazınızın arasına serpiştirseydiniz. :)

Datça'ya büyük bir iyilik yapıyorsunuz. Elbette karşılık beklemeden yapılan bir iyilik. Datça'yı çok seviyor ve önemsiyorsunuz. Bu gerçekten de her satırda hissediliyor. Umarım bu çalışmalarınızı bizlerden başka takdir edenle çıkar. :)

MUZAFFER ÖZGEN dedi ki...

Çok fazla fotoğraf var,çoğunu koyacağım.Datça çok nadir yerlerden
biri burada yaşayan bir çok insan
bu zenginliklerin farkında değil,
yavaş yavaş sessizce yok oluyor,
dikkat çekmeye çalışıyorum en azından kalanları koruyabilsek.
Buralardaki tarihi eserler bakımsızlıktan yok oluyor.

Mehmet Vuran dedi ki...

Gökova körfezinin karşı kıyısına ve Muzaffer hocama merhaba,
Hocam güzel yerler gezmişsiniz. Burada da benzer yerler var.
Ne de olsa siz suyun bir yanında biz öbür yanındayız :)
Eteğinde bulunduğumuz dağın adı da Kale Dağı. Birçok yere hakim bir dağ. Eskiden ben de çıktığımda, yol olmayan yerden ineyim demiştim de çok dik olduğundan zorlanarak inmiştim. Geri çıkmaya da gücüm kalmamıştı. Üstelik de tek başımaydım ve kimse nereye gittiğimi bilmiyordu ve şimdiki gibi cep telefonu da yoktu. Arada bir bağırtı duyduğumda kulak kabartıyordum, acaba beni mi aramaya çıktılar diye :))

Hocam, blogunuzdaki sorun hallolmuş. Sanırım teferruatlı sayacınızı da kaldırmışsınız. İsabet olmuş. O varken yukarıda bir açılır pencere izni uyarısı çıkıyordu. Sonra da bir reklam sayfası açılıyordu. Şimdi çıkmıyor artık... İyi olmuş...

Selamlar...

MUZAFFER ÖZGEN dedi ki...

Merhabalar arkadaşım,benzer güzelliklerin içinde yaşıyoruz,
oralara gelmesem de bir çok
konuda benzerlikler olduğunun
farkındayım.
Gençliğimde benim de başıma geldi,
Denizli de.Bir dağa tırmanmıştık
arkadaşlarla onlar patika yolları
takip ettiler ben maceracılık damarım kabardı bir kayadan çıkayım
dedim,çıktım ama orada kaldım,
saatler sonra arkadaşlar kurtardı.
Bu işleri basite almak tehlikeli.